Denetimini üstlendiği işletmenin vergi kanunları karşısında yükümlülüklerinden dolayı bağımsız denetçinin (denetim kuruluşunun) sorumluluklarının neler olduğu çokça merak edilen bir konudur.
Bağımsız denetçiler de bağımsız denetim standartları çerçevesinde finansal tablolar denetimini yürütürler. Bu sebepten dolayı çok önemli bir soru daha meslektaşlarımızca sorulmaktadır:
İşletmelerin vergi kanunları karşısındaki yükümlülükleri de söz konusu denetlenen finansal tablolarda yer aldığına göre, finansal tabloların gerçeğe uygun dürüst bir şekilde sunulduğuna dair bağımsız denetçi görüşünü raporlarken sorumluluğu ne boyutta olacaktır?
Malumunuz ülkemizde Yeminli Mali Müşavirlik müessesesi işletmelerin vergi beyannamelerini tasdik etmektedir. Söz konusu tasdik hizmetinden dolayı Yeminli Mali Müşavirlerin müştereken ve müteselsil sorumlu oldukları kanunen belirlenmiştir.
Burada bir sorun yok.
Ancak tam tasdik hizmeti verdikleri işletmelerde Yeminli Mali Müşavirler aynı zamanda bağımsız denetçi olarak finansal tablolar denetimi yaptıklarında durum nedir?
Bir kesim, vergi denetimi olarak da adlandırılan tam tasdik hizmeti ile bağımsız denetim hizmetinin aynı kapsamda değerlendirilmesi gerektiği, işletme sahip ve yöneticilerinin iki ayrı hizmet adı altında ücretlendirilip, ilave maliyetten dolayı son derece rahatsız olduklarını ileri sürmektedir. Elbette çok da haksız sayılmayabilirler.
Maliye Bakanlığı ve Kamu Gözetim Kurumu arasında yapılacak bir düzenleme ile bağımsız denetim raporlarına vergi tasdiki ile ilgili bir bölüm eklenerek sorunun çözülebileceğini savunmaktadırlar.
Peki bu mümkün müdür?
Meslek yaşamına yeminli mali müşavirlik şirketinde tasdik hizmetleri bölümünde başlayıp, daha sonra bağımsız denetim faaliyetlerinde uzmanlaşarak iki tarafı da bilen biri olarak şahsi görüşüm, elmayla armudun birbirine karıştırılmaması gerektiğidir.
Elbette "denetim denetimdir".
Bu sebeple iki ayrı denetim hizmetinin ortak yanları olduğu şüphesizdir. Ancak denetlenmiş finansal bilgiler ile ilgili raporların kullanıcı tarafları olan ekonomik karar alıcılar ve söz konusu karar alıcılara karşı denetçilerin sorumlulukları çok farklıdır.
Gelin bağımsız denetçinin vergi mevzuatı karşısında sorumluluğuna dair bağımsız denetim standartlarında nasıl yer aldığına bakalım...
250 nolu “Finansal Tabloların Bağımsız Denetiminde Mevzuatın Dikkate Alınması” standardında açıkça işletme faaliyetlerinin mevzuata uygun bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlama ve bundan kaynaklı finansal tablolarda raporlanan tüm tutar ve açıklamalardan işletme yönetiminin sorumlu olduğu belirtilmiştir. Ayrıca denetçinin de söz konusu mevzuata aykırılıklarından sorumlu olmadığı ve söz konusu aykırılıkları tespit etmesi de beklenemez denmiştir.
Öncelikle burada belirtilen mevzuat kelimesi işletme faaliyetlerinden dolayı uymakla yükümlü olduğu diğer mevzuatlarla birlikte vergi mevzuatını da kapsamaktadır.
Zaten standart;
Vergi ve sosyal güvenlik mevzuatı gibi, finansal tablolarda yer alan önemli tutar ve açıklamaların belirlenmesinde doğrudan bir etkiye sahip olduğu genel olarak kabul edilen mevzuat hükümleri ile
Finansal tablolarda yer alan tutar ve açıklamaların belirlenmesinde doğrudan bir etkiye sahip olmayan diğer mevzuat
diye denetçinin sorumluluklarını iki ayrı şekilde sınıflandırmıştır.
Yine standardın “Açıklayıcı hükümler ve uygulama” bölümünde, mevzuat sınıfları içerisinde, vergi ve sosyal güvenlik yükümlülükleri ve bunlarla ilgili ödemeler örnek olarak verilmiştir.
Peki denetçi mevzuata aykırılıklardan sorumlu değilse olası vergi mevzuatına aykırı bir durum tespit etti, bu durumda ilgili kuruma bildirimde bulunma yükümlülüğü var mı?
Bu noktada standart, 3 ayrı durumun varlığı halinde denetçi yetkili kuruma bildirimde bulunması gerektiğini söylemektedir. Söz konusu haller;
Mevzuat veya etik hükümler gereğince denetçinin rapor etmesinin zorunlu olması,
Mevzuat veya etik hükümlerin denetçiye böyle bir hak vermesi ve
Etik hükümler uyarınca denetçinin rapor etmenin doğru bir adım olduğuna karar vermesidir.
Anlaşıldığı üzere denetçinin etik hükümler içerisinde sayılan sır saklama yükümlülüğü kapsamında değerlendirmediği durumlarda yani böyle bir hakkının olduğunu düşündüğünde ve aynı zamanda bildirimde bulunmanın doğru bir adım olacağına inandığında, vergi zıyaı ile ilgili bir tespiti yetkili kuruma bildirmesi için zorunluluk şartını da karşılaması gerekmektedir.
İster vergi otoritesi tarafından ister Türk Ticaret Kanununca bağımsız denetçilere böyle bir durumda zorunlu olarak rapor edilmesi istenmemektedir.
Örneğin; Masak (Mali Suçları Araştırma Kurulu) tarafından, suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanının önlenmesine dair bağımsız denetim kuruluşları da yükümlüler arasında listelenmiştir. Böylelikle bağımsız denetim kuruluşu, denetim hizmetini icra ederken karşılaşacağı olası söz konusu durumlar da Masak’a bildirimde bulunması zorunludur. Eğer bildirimde bulunmaz ve de denetlenen işletmede suç unsuru bir durum tespit edildiğinde bağımsız denetim kuruluşu da sorumlu olacaktır.
Demek ki aynı durum vergi mevzuatına uygunsuzluk halinde bildirim zorunluluğu olmadığı için yetkili kuruma rapor etmesi söz konusu değildir.
Ancak bağımsız denetçi vergi matrahını aşındırıcı birtakım işlemler ile vergiden kaçındığını tespit ettiğinde, söz konusu mevzuata aykırılığın denetimin diğer alanları üzerinde etkilerini değerlendirmesi beklenmektedir.
Kısacası böyle bir aykırılığı yapan işletme yönetiminin, faaliyetlerinin sonuçları üzerinde de başkaca bir takım yanlış beyanlarda bulunması olağan değil midir? Bu noktada denetçinin artık finansal bilgilere güven duymasının olanağı pek kalmamıştır. Artık denetimi yürütürken, denetim riskini daha yüksek belirlemesi beklenir.
Hele günümüzde sıkça çıkarılan vergi aflarından işletmelerin neredeyse tamamı yararlanmaktadır. O vakit denetimi üstlenilen işletme böyle bir aftan yararlanmış ise bağımsız denetçinin yaklaşımı nasıl olmalıdır?
Bir defa işletme söz konusu aftan yararlanmış ise, hile kaynaklı önemli yanlışlık riskine işaret eder kanaatindeyim. Elbette bir kısım işletme yönetici veya ortakları, hile kaynaklı yani arkasında bir kasıt unsuru barındırmayan, vergi mevzuatından aykırı davranışları olmasa dahi hatadan kaynaklı olabileceğini düşünerek aftan yararlanmayı tercih etmektedir.
Aynı zamanda, günümüzde rekabet şartlarının çok ağır olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ileriki dönemde avantaj ve fayda sağlamak adına aflardan yararlanmayı düşünmektedirler.
Sonuç olarak, bağımsız denetim faaliyeti sırasında tespit edilen vergi mevzuatına aykırılıklarda bağımsız denetçinin vergi otoritesine bildirim yükümlülüğü bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ancak bağımsız denetçi, yeminli mali müşavir olarak aynı zamanda denetlediği işletmeye tam tasdik hizmeti verdiği takdirde, kanun tarafından belirlenmiş müştereken ve müteselsil sorumluluğu bakidir.
Bağımsız denetçiler vergi mevzuatına aykırılıklarda, söz konusu duruma dair olası sonuçların işletmenin sürekliliğini tehlikeye sokup sokmayacağını değerlendirmelidir.
Aynı zamanda söz konusu aykırılığın işletme yönetimince planlanmış, istenen bir durum olması sebebiyle hile kaynaklı önemli yanlış riskini yüksek belirleyerek ilave denetim prosedürleri uygulamalı ve denetim kanıtlarını toplamalıdır.
コメント